Tüm Deliller Ceylin’i İşaret Ediyor – Yargı

Ankara adliyesinin karanlık koridorlarında yankılanan adımlar bir anda izleyiciyi boğucu bir sessizliğe hapsetti. Ceylin’in kelepçelerle sorgu odasına alınışıyla başlayan sahne, dizinin dramatik zirvelerinden biri olarak hafızalara kazındı. Kamera onun şaşkın bakışlarında gezinirken, bütün şehirde tek bir fısıltı dolaşıyordu: Engin’i kim öldürdü? Cevap herkesin ağzında aynı isimdi — Ceylin. Ancak bu kadar bariz görünen bir tablo gerçekten hakikati mi yansıtıyordu, yoksa çok daha büyük bir oyunun başlangıcı mıydı?

Pars’ın soruşturmayı devralması gerginliği iyice arttırdı. Sert tavırlarıyla bilinen savcı, dosyaya sadece kanıtlar üzerinden yaklaşacağını ilan etti. Ne var ki, masaya sürülen deliller Ceylin’i kurtarmak yerine daha da köşeye sıkıştırdı: silahın üzerinde onun parmak izleri, elindeki barut izleri, olay yerinde bulunan mermi çekirdekleri ve kovanların aynı silahla eşleşmesi. Bütün bunlar birer puzzle parçası gibi birleşerek tek bir zanlıya işaret ediyordu. Ceylin ise parçalanmış anılarla boğuşuyordu — koridorda ıslık çalan bir adam, arabada yankılanan bir şarkı, ardından duyduğu kalp atışları ve Engin’in gözlerinin içine bakarken hissettiği korku. Ama son hamleyi, tetiği çekip çekmediğini, hatırlayamıyordu.

Ilgaz’ın duruşu ise başlı başına bir destandı. Bir yanda mesleğinin gereği olarak kanıtlara boyun eğmesi beklenirken, diğer yanda kalbinin tek sahibine duyduğu sarsılmaz güven onu bambaşka bir çizgiye çekti. Eşi olarak Ceylin’in yanında durmayı seçti, hatta meslektaşlarının tepkisini göze alarak onu odasında sakladı. “Ne olursa olsun seni seviyorum” sözleriyle mahkeme salonunda yankılanan ilahi bir yemin gibi, bütün izleyicilerin yüreğine dokundu. Fakat aynı anda seyirciye şu soruyu fısıldadı: aşk, hukukla çarpıştığında hangisi galip gelir?

Bu kaosun ortasında aileler de paramparça oldu. Ceylin’in annesi ve babası, yıllar önce kızlarını evden kovmuş olmanın suçluluğuyla gözyaşlarına boğuldu. Onların pişmanlığı, kızlarının suçlu ilan edilişini seyretmekle birleşince, ekran başında izleyenler bile aynı çaresizliği hissetti. Öte yandan Engin’in ailesi, öfke ve intikam naraları atarak Ceylin’in en ağır cezaya çarptırılmasını talep etti. “Oğlumuzu öldürdü, cezasını çekmeli” sözleri, adaletin gerçekten hakikati mi aradığı yoksa sadece acıya merhem arayanların öfkesine mi hizmet ettiği sorusunu gündeme taşıdı.

Ve sonunda hâkim kararı açıkladı: tutuklu yargılama. Salon buz kesti. Bir yanda ailesinin çığlıkları, diğer yanda Ilgaz’ın umutsuz direnişi, tam ortada ise sessiz kalan Ceylin. Tüm delillerin üzerine yığıldığı bu kadın gerçekten katil miydi, yoksa bir komplonun kurbanı mı? Bölümün kapanış sahnesinde Ilgaz’ın fısıldadığı “Seni seviyorum” sözü, umut ile karanlık arasında asılı kaldı. Seyirci, ekrana kilitlenmiş halde tek bir şey biliyordu: bu dava sadece bir cinayet davası değil, aynı zamanda aşkın, sadakatin ve adaletin sınavıydı.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *