O Delikte Fare Gibi Çürüyeceksin – Yargı
Yargı’nın son bölümünde adaletin soğuk duvarları arasında sıkışan karakterlerin hikâyesi seyirciyi nefessiz bıraktı. Ceylin’in kararlı tavrı ile Ilgaz’ın katı duruşu arasında yaşanan çatışma artık yalnızca mesleki bir çekişme olmaktan çıkıp kişisel ve duygusal bir hesaplaşmaya dönüşüyor. Bölüm, daha ilk dakikalarında avukat Ceylin’in müvekkilinin adını geçen ifadeyi incelemek için savcının kapısını zorlamasıyla başlıyor. Ilgaz’ın hukuk düzenine olan bağlılığıyla Ceylin’in gerçeğe ulaşma inadı çarpıştığında ortaya çıkan gerilim izleyiciyi bir an bile rahat bırakmıyor. Kahve kokusunun bile bastıramadığı bu gerginlik, Ceylin’in düşürdüğü bilekliğin aslında gizli bir hamleye dönüşmesiyle zirveye çıkıyor. Ilgaz, onun bu tavrını meslek etiğine aykırı bulup gözaltı kararı aldırırken, seyirci bir avukatın özgürlük mücadelesinin bir anda nasıl zincirlere dönüşebileceğini görüyor. Adalet sarayının soğuk koridorlarında yankılanan her adım, aslında karakterlerin vicdanındaki fırtınanın sesi oluyor. Ceylin’in “Kanunsuz iş yapıyorsunuz” çığlığı, yalnızca savcıya değil, tüm sisteme yönelmiş bir isyan gibi çarpıyor izleyicinin kalbine.
Bu fırtınanın ortasında yeni bir cinayet haberi gelir: çöplerin arasında bulunan bir kadın cesedi. Henüz Ceylin’in gözaltı tartışmaları sürerken, Ilgaz başka bir trajediyle yüzleşmek zorunda kalır. Ancak kaderin oyunu burada bitmez, çünkü ceset üzerinden açılan dava Ilgaz’ın kardeşi Çınar’a uzanır. Bir savcının adalet arayışı ile bir abinin kardeşine olan inancı arasındaki uçurum, bölümün en yakıcı çatışmasını oluşturur. Ilgaz kardeşini korumakla adaletin terazisini sarsmamak arasında sıkışırken, Ceylin ise savunma makamının tüm gücüyle Çınar’ın yanında durur. İki karakterin arasında görünmez bir ip gerilir: biri hukuk düzenini ayakta tutmaya çalışır, diğeri adaletin insani yönünü savunur. Bu gerilimde seyirci kimin haklı olduğuna karar vermekte zorlanır. Çünkü ortada yalnızca kanlı kıyafetler, parmak izleri ve şüpheli ifadeler değil, aynı zamanda aile bağları, inançlar ve kırılgan kalpler vardır.
Çınar’ın üzerine yığılan suçlamalar, bölümün her anında artarak devam eder. Kıyafetler, pantolon ve ayakkabılar, cebinden çıkan para… Hepsi sanki Çınar’ı işaret etmektedir. Ancak Ceylin’in gözünden bakıldığında bütün bu deliller fazlasıyla tesadüfidir. Savcı Pars’ın sert tavrı, Metin amirin tereddütleri ve Ilgaz’ın içindeki fırtına, olayların her anında seyirciye başka bir ihtimal düşündürür. Ceylin, müvekkilini savunurken yalnızca hukuki bir mücadele vermekle kalmaz, aynı zamanda Ilgaz’a karşı da büyük bir meydan okumaya girişir. İkilinin arasındaki diyaloglar, profesyonel sınırların ötesine geçip kişisel inatlaşmalara dönüşür. Ceylin, Ilgaz’a “Beni tehdit ediyorsun farkında mısın?” diye çıkıştığında aslında yalnızca savcıya değil, sisteme ve onun soğuk yüzüne de seslenmektedir. Bu noktada izleyici, adaletin gerçekten kimin elinde olduğuna dair derin bir sorgulamaya itilir.
Bölümün en dramatik anlarından biri, ölen kızın kimliğinin açıklanmasıyla yaşanır. İnci’nin adının duyulmasıyla Ceylin’in dünyası başına yıkılır. Artık mesele yalnızca bir müvekkilin savunusu değil, kendi kardeşinin ölümüdür. Seyircinin nefesini kestiği sahnelerde Ceylin’in çığlıkları, “Kardeşim o benim” haykırışı, adaletin ne kadar kişisel bir meseleye dönüşebileceğini gösterir. Ilgaz ise bu gerçeğin ağırlığı altında hem bir savcı hem de bir insan olarak sınanır. İkili arasındaki tüm gerilim, öfke ve suçlamalar bir anda yerini derin bir acıya bırakır. Çünkü artık ne hukuk kitapları ne de kanun maddeleri bu kaybı telafi edebilir. İnci’nin ölümü, herkesin hayatında onulmaz bir yara açar. Ceylin’in gözyaşlarıyla yoğrulan bu sahneler, yalnızca bir dramatik an değil, aynı zamanda dizinin dönüm noktası olur.
Son sahnelerde ise yüzleşmeler peş peşe gelir. Ceylin’in Ilgaz’a yönelttiği “Biliyordun” suçlaması, izleyicinin yüreğine ağır bir taş gibi oturur. Ilgaz’ın suskunluğu, aslında binlerce kelimenin ağırlığını taşır. Herkesin sırrı vardır, der Ilgaz, ama bazı sırlar hayatları yıkacak kadar büyüktür. İnci’nin ölümü, Çınar’ın suçluluğu ya da masumiyeti, Ceylin’in adalet arayışı… Hepsi birbirine karışarak büyük bir girdap yaratır. Bölüm, adaletin yalnızca mahkeme salonlarında değil, insanların kalplerinde de aranması gerektiğini hatırlatır. Seyirci ekran başında kalırken, tek bir soru yankılanır: Gerçek ortaya çıktığında kimler ayakta kalabilecek?